Güzel ülkemin insanlık yararına attığı her adımından gurur duyuyorum.
İyiki varsın Türkiyem!
Kızıl kıta Afrika’nın aydınlık yüzleri olan 250 güzel adam geçtiğimiz dört gün boyunca söz sırası kendilerine geldiğinde işte bu cümleyi söyledi defalarca.
İyiki varsın Türkiye!
Bir Türkiyeli olarak ne kadar mutlu etti bizleri anlatamam arkadaşlar.
Zaman zaman gözlerimiz doldu.
Mesuliyet bilincimiz bir kere daha arttı.
Düşünsenize, yeryüzünde bir ülke var.
Milyonlarca müslümanın tek umudu.
Ve o ülke size ait.
Adını Türkiye koymuşsunuz.
Dostların övüncü, düşmanların korkulu rüyası olmuş.
Her türlü hata ve kusurlarımıza rağmen ne büyük bahtiyarlık.
Allahım!
Sana şükürler olsun.
19-23 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da Afrika özelinde tüm İslam alemini ilgilendiren bir zirve yapıldı.
Bu heyecan dolu sözlerimin nedeni işte o zirve.
Diyanet İşleri Başkanlığının emeği ve Reisi Cumhurumuzun riyasetiyle 250 özel katılımcının hazır bulunduğu “Afrika Müslüman Dînî Liderler Zirvesi.”
Etkin devlet adamları, bakanlar, sefirler ve ülkelerinin şeyhülislamları, fikir adamları.
Beyaz elbiseli, beyaz sarıklı, beyaz güller gibi düştüler Türkiye’nin yollarına.
Çıkıp geldiler.
Sınır harekatımız, Trump, Putin vesaire derken siz kardeşlerimin dikkatinden kaçmasına gönlümün razı olmayacağı ilaç gibi bir zirveydi bu.
Hem katılımcı olmaktan hem de organizasyonun bir parçası olmaktan iftihar ettim.
Açıkçası devletimizin ve bir çok devletin benzeri zirvelerine evvelce de iştirak etmişliğim var. Ancak son zamanlarda gördüğüm en iyi, en yararlı, en hedef merkezli toplanışın bu seferki olduğunu söylemem abartı olmaz heralde.
Arkadaşlar, Afrika gerçekten zor bir coğrafyadır.
Fiziki zorluğunu kasdetmiyorum. Alışkanlıkları ve kültürel geçmişi itibariyle adapte olunması güç bir bölgedir.
Dolayısıyla böyle bir zirveye sahada emek çeken, zorlukları bizzat göğüsleyen birbirinden kıymetli müslüman liderlerin tam da hassas bir dönemde katılmaları takdire şayan bir mesele.
Hem onları hem de Diyanet İşleri Başkanlığımızın gayretkeş ekibini tebrik ediyorum.
Harika bir iş çıkardınız arkadaşlar.
Malum İslam, günümüz itibariyle düşmanların azgın oyunlarıyla karşı karşıya.
Müslümanlar belki de tüm zamanların en çetrefilli süreçlerinden birini yaşıyor.
Dolayısıyla bütün bunlara çözüm arayanların var olması ve bu çözüm arayanların hiçte azımsanmayacak kadar çok sayıda ve kaliteli oluşu mehma imkan kendisini bu işlere adamış ben kardeşinizi gelecek adına oldukça umutlandırdı.
Zirvenin açılışı nefis konuşmasıyla Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’nin Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda, o meşhur 4,5 tonluk avizenin altında gerçekleşti.
Misafirlerin, Dünya müslümanlarının “doğal lideri” olarak kabul ettiği bu kişiye kendilerini yakın hissetmeleri, onunla konuşurkenki sevinç ve heyecanları görülmeğe değerdi.
Reisimiz davetlilerle tek tek ilgilendi. Hepimizle kucaklaştı. Halimizi hatırımızı sordu. Gönüllerimizi aldı.
Şehir İstanbul.
Yer Dolmabahçe.
Ev sahibi payitahtın torunları, gelenler Afrika’nın rengarenk yiğitleri ve gaye de rızayı İlahi olunca geçmişe, taa Abdülmecid Han, Abdülaziz Han, Abdülhamid han zamanlarına gittik.
Hislendik.
Onların ruhlarını yanıbaşımızda hissettik.
Vatan, millet ve ümmet için hayır dualar ettik.
Evet, bendeniz sözü uzatmadan kısa cümlecikler halinde toplantılarda aldığım bir kaç başlığı da sizlerle paylaştıktan sonra müsadenizi istiyecem.
Umarım not ettiklerimin üzerinde sizler de düşünür, gündeminize alır, kendi çevrelerinizle benzer başlıkları konuşur tartışırsınız.
ZİRVE NOTLARIMDAN BİRKAÇI
*“Genç-yaşlı ahlaki erozyana uğramış müslümanlık.” Kısaca “ahlaksız müslümanlık” meselemiz.
*Kadim ve mevcut ulemanın sözlerinin tesir gücünün azalması. İlme değer verme ve ilimden değer almadaki zayıflıklarımız.
*Siyasi ve iktisadi istikrarsızlıkların müslüman toplumlar üzerindeki tesirleri.
*Müslümanlardaki ruhsal bezginliklerin kontrollü bir şekilde ideallere evrilmesinde öneriler.
*Hemen her beşyüz yılda bir “mehdilik” fikrinin diğer zamanlardan daha fazla önem kazanması. Müsbet ve menfi etkileri.
*Alimin ilmini, hikmet ehlinin bilgeliğini kendinde toplamış “bilgili” fakat ihlastan uzak insanlarla ümmetin ve özellikle gençlerin imtihanı.
*Gençler, eskiden “ne” sorusunu,
Sonra “nasıl” sorusunu,
Şimdi ise “niçin” sorusunu soruyor.
Çözümler “neden ve niçinler” hesap edilerek yapılmalı.
*Müslüman gençlerin aidiyet bilincini kaybetmesi.
*Şu Vakıf meselemiz. Türkiyenin vakıf kültürünün Afrika ülkelerine aktarılması, konuyla ilgili uzun soluklu eğitim seferberliği.
*Vakıf kültürü sömürgecilerin önünde engel oldu.
*Batılılar vakıfların alınıp satılabilir bir meta olması için çalıştılar ki vakıflar değersizleşsin.
*Batıda okuyan sömürülmüş, devşirilmiş kafalar vakıfları İslam’ın önündeki engel olarak görmeye başladılar ve bulundukları ülkelerdeki vakıfları özelleştirmek istediler.
*Çare yok. Bir olmalıyız.
*Granada’da çöküş başladığında birbirinin arkasında namaz kılmayan 3000 ayrı cemaatin olduğu söylenir.
Saygılarımla.
Kardeşiniz Ahmet Kemal Öncü/İstanbul/Mauritius/Afrika